27 Ağustos 2012 Pazartesi

Hatalar,Hatalar,Hatalar


Ligin ilk derbisi oynandı ve 6 tane golün olduğu bir maç çıktı ortaya. Bu ifadeyle bu karşılaşmanın çok güzel geçmiş olduğuna dair bir algı oluşabilir, ama bu yanlış bir algı olur. Bireysel anlamda çok fazla hataların yapıldığı, üst düzey bir karşılaşmaya yakışmayan goller izledik genel olarak.. Özellikle Galatasaray açısından bu kadar hatanın yapıldığı, konsantrasyon probleminin yaşandığı ve fiziksel olarak bir bölümden sonra rakibin gerisinde kalındığı bir duruma şahit olmak alışılagelmişin dışındaydı. Böyle bir maçta Beşiktaş 3 kez öne geçti, ama 3'ünde de yakalandı.

Maçın oyun olarak gelişimini ilk yarı ve ikinci yarı diye ayırmak lazım. İlk yarı Galatasaray sahaya taktik ve kalite üstünlüğünü yansıttı. Özellikle savunmanın arkasına sarkarak hazırlanmış pek çok pozisyon var. Bunlar için orta sahada istediği tempoda top çeviren Galatasaray, rakip yarı sahaya geçtikten sonra bu pasları savunmanın arkasına aktarma konusunda sıkıntı yaşamadı. Ancak asıl sıkıntı bu pozisyonların gole çevrilmesindeydi. Galatasaray'ın klasik 'kazmalık' sendromu bu maçta da sürdü. Önemli fırsatlar kaçırılırken üstüne bir de basit hatalardan yenilen goller eklendi. Buna rağmen yine de 2 gol bulmayı başarmak önemliydi. Hiç yoktan iyidir diyebiliriz, ama olması gereken bu basit golleri yemeden devreye 2 ya da 3 farkla girmekti. Oyunun karşılığı buydu. Ancak olmadı ve sonrası için Beşiktaş umutlandı.

İkinci yarıda ise maçın gidişatına yön verecek olan şey takımların ilk yarı sonucu oluşan tabloya gösterecekleri reaksiyon ve oyuncuların fiziksel durumuydu. Reaksiyon anlamında Galatasaray gereken agresifliği gösteremedi. Beşiktaş ikinci yarıya da yine istekli ve hırslı başlayıp, yine bireysel hata kaynaklı gol atınca psikolojik üsütünlüğü ele geçirdiler. Bunun devamında fiziksel olarak da oyunda daha diri bir görüntü çizdiler ve Galatasaray'ın kendi yarı sahalarına yerleşip baskı kurmasına izin vermediler. İkinci yarının büyük bölümü böyle geçti, ancak 70-75. dakikalar civarında Galatasaray biraz daha gelebilmeye başladı. Bunda Burak'ın ön tarafa getirdiği hareketliliğin de etkisi oldu. Derken Galatasaray rakip yarısahaya yerleşebildiği anlardan birinde olmayan bir penaltı kazandı ve bunun sonucunda beraberlik geldi. Penaltı pozisyonunda müdahele olup olmadığını kestirmek pek mümkün değil, ama olduysa bile ceza alanı dışında olduğu açıktı. Bu yüzden   pozisyonun penaltı olmadığına dair bir soru işareti yok, ama tüm bunların ardından Burak'ı bu kadar fazla 'hırsız' diye itham etmenin doğru olduğunu düşünmüyorum.

Derbinin Galatasaray'la ilgili kısmına değinirsek, ilk yarıdaki oyundan ötürü memnun olunması gerektiğini düşünüyorum. Ancak daha önce de yaşanıldığı gibi oyunu skora dökme sıkıntısı bu maçta da vardı. Bu sorunu çözmek için Burak'ın artık düzenli olarak oynaması lazım. Daha sonra yapılan bireysel hatalar ve ikinci yarıdaki fiziksel düşüş dikkat çekiyor. Bunun en temel sebebi bireysel anlamdaki form düşüklükleri. Bir kere şu var ki Fatih Hoca'nın kafasındaki ideal orta saha Hamit-Melo-Selçuk-Amrabat, ancak bu oyunculardan 3'ü net formsuz. Bu durumda Fatih Hoca'nın tercihleri de sorgulanabilir. Daha formda diye Amrabat'ın yerine Emre oynuyorsa, diğer kanatta da aynı sebepten Hamit yerine Aydın oynamalıydı diye düşünüyorum. Hem form durumları açısından, hem de kanatta oynayan oyunculardan birinin daha dikine oynaması gerekliliğinden ötürü. Ayrıca değişikliklerin de doğru olduğunu düşünmüyorum. Bence Melo biraz daha kalmalıydı sahada, ne olursa olsun bu takımın temel direği odur ve bir 15-20 dakika daha kaldırabilecek gibi gözüküyordu. Tabi değişikliklerden sonra merkeze geçen Emre'nin de yeterli performansı gösterememiş oluşu da sıkıntı yarattı. Ek olarak savunmada bu kadar hata yapılırken geçen  hafta savunmanın sigortası gibi oynayan Dany'i de  aradı gözler.

Beşiktaş açısından saha dışı sıkıntılar büyük. Saha içine henüz tam yansımamış olsa da ne kadar daha böyle sürer bilmiyorum. İlk 2 hafta , iki güçlü rakibe karşı alınmış beraberlikler var. Yakın zamanda galibiyetler de gelmeye başlar, ama ne kadar istikrarlı bir şekilde bunu sürdürebilecekler bilmiyorum. İkinci yarıda gösterdikleri performansla takdiri hakediyorlar belki ama ilk yarı niye bu kadar savunma hataları oldu diye sorgulamaları lazım. Bireysel hatalar çok sorgulanmaz, çünkü anlık, bir daha olmayacak hatalardır. Zaten sürekli oluyorsa o oyuncuyu keser atarsınız, ama takım olarak yapılan savunma hatalarının daha derin sorgulanması lazım. Tabi değinmezsek olmaz, Mustafa'nın sakatlığı üzdü. Bu kadar potansiyelli bir adamın bu kadar çok sakatlanması hakikaten üzücü. Hani kendine bakmamasından ötürü de sakatlanmıyor, çünkü iyi bir profesyonel ama aynı zamanda çok şansssız. Geçmiş olsun.

Hakeme dair de yine birkaç şey söylemek lazım herhalde. Az önce söylediğim gibi penaltı pozisyonu hatalıydı. Ancak bunun haricindeki yönetimini de beğenmedim açıkçası. Hani her düşen oyuncuya faul çalmak zorunda olmadığını birinin Bülent Yıldırım'a anlatması lazım. Özellikle ikinci yarıda daha çok Beşiktaş adına çaldığı faul düdüklerinde biraz ucuz kararlar verdiğini düşünüyorum. Zeki bir hakem bunun biraz da Beşiktaş'ın oyunu soğutma politikası olduğunu anlayıp, oyunu sürdürmek adına daha oynatmaya yönelik kararlar verirdi. Yani hakemin faul konusundaki standardının düşüklüğü ya da bazen standırdının bile olmayışı, oyunu olumsuz etkiledi. Tabi penaltı pozisyonunda olduğu kadar skoru etkilememiştir direkt olarak.

Toparlarsam, şunu söylemeliyim ki takımımın bu kadar bireysel hata ve konsantrasyon eksikliğine sahip olması, rakibin maçı daha çok isterken bizim oyuncuların aynı seviyeye çıkamaması ve bazı oyunculardaki bireysel formsuzluklar can sıkıcı. Ama sezon başı itibariyle bunları olağan karşılamak da mümkün. Zaman aktıkça ve takvim ilerledikçe bunlar yavaş yavaş ortadan kaybolacaktır ve sonucunda ortaya ideal bir takım çıkacaktır. Benim kafamdaki hala tek soru işareti Amrabat'ın oraya uyup uymayacağı.. Ki orası için bir transfer düşüncesi de var, bakalım günler ne gösterecek?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder